Dünyanın büyük ekonomilerinin her biri, uzun yıllar süren sorumsuz bütçe politikaları ve sıfır faiz oranlarından kaynaklanan ciddi bir borç sorunuyla karşı karşıya ve bu durum, ülke içinde bir durgunluktan ve yenilenen mali sıkıntıdan kaçınmayı daha da zorlaştırabilir. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’yi ele alalım. Döngüsel ekonomik gücün olduğu bir dönemde, ülkenin bütçe fazlası vermesi gerekirken, gayri safi yurt içi hasılanın %6’sı civarında bir açık vermeyi başarıyor. Önümüzdeki iki yıl içinde ticari mülkiyet borcunun vadesi neredeyse 1,5 trilyon dolar olacak. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve yakın zamana kadar ekonomik büyümenin ana motoru olan Çin’in de büyük bir borç sorunu var. Emlak ve kredi piyasasındaki balonun patlamasıyla birlikte Çin, kendi başına kayıp bir ekonomik on yıla doğru ilerliyor olabilir. Hem İtalya hem de İspanya’nın kamu borcunun GSYH’ye oranı, 2010 avro bölgesindeki devlet borcu krizinden oldukça yüksek. Sanki bu endişe için yeterli bir neden değilmiş gibi, yakın zamana kadar dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olan Japonya’nın, GSYİH’nın %250’sini aşan, ABD’nin yaklaşık iki katı kadar bir kamu borcu düzeyi var. Dünya çapında bu kadar çok büyük borç sorunu varken, dünya ekonomisinin hesaplanacağı bir günden nasıl kaçınacağımızı anlamak zor. Aksi takdirde, yurt içindeki ekonomik türbülansa ve yurt dışındaki ekonomik sıkıntı kıyılarımıza yayılırken yenilenen finansal piyasa gerilimlerine karşı kendimizi hazırlamalıyız.
@ISIDEWITH4mos4MO
Borcun olmadığı bir dünya hayal edebiliyor musunuz? bu toplumların işleyiş biçimini nasıl değiştirirdi?
@ISIDEWITH4mos4MO
Eğer ülkeler bireyler gibi karşılayabileceklerinden çok daha fazla borçlansaydı, sizce sonuçları ne olurdu?